18 Ocak 2008 Cuma

Amerikan Demokratları hidayete erdi


Amerikan başkanlık seçimlerinde din giderek önemli bir faktor haline geliyor. Seçimlerde yarışan Cumhuriyetçi adaylar her gittikleri yerde Tanrı ve Peygamber isimlerini dillerinden düşürmüyor. Öte yandan inançlı kesimi Cumhuriyetçilere kaptımaktan korkan Demokratlar ise sıkı laiklik prensiplerini şimdilik bir kenara bırakıp, karşı atağa geçtiler ve meydanlarda hidayete ermis inançlı insanlar gibi konuşmaya başladılar.

Hıdır Geviş/New York

Türkiye’de din ne kadar çok tartışılıyorsa inanın Amerika’da da o kadar çok tartışılıyor. “Laiklik elden gidiyor mu, din demokrasiyi tehdit eder mi, dini eğitim veren okullara devlet yardımi yapılmalı mı, yasalarda dini ögelere göre yeni değişikliklere gidilmeli mi, sosyal yaşamda dini baskı nasıl ortadan kaldırılır” şeklinde tekerrür eden bu tartışmalar, en son yürütülen seçim kampanyalarıyla birlikte iyice alevlendi.

Din tartışmalarını alevlendiren körüğü besleyen asıl kaynak ise Başkanlık aday adaylarının yaptıkları seçim konuşmalarıydı. 2008 Amerikan başkanlık seçimleri için yerbe yer gezip halkın karşısına çıkan adaylar, attıkları nutukların yanı sıra, ne kadar inançlı oldukları ve inançlarında ne kadar samimi oldukları yönünde de birbirleriyle ilginç bir yarışa girdiler. Üstelik bu garip “kim esas dinci “ yarışına Cumhuriyetçi adayların yanı sıra, laik olmaları beklenen Demokrat Partili adaylar da katıldı.

Demokartların bu konudaki yeni manevrasına yön veren endişeleri biraz anlamakta yarar var. Çünkü bir taraf halkı damardan yakalayan bir konuyu, yani dini ve tanrı inancını seçim kampanyalarında habire kullanırken demokratlar, laiklik konusundaki prensipleri gereği aynı şekilde davranamıyorlar. Dolayısıyla ortada haksız bir rekabet doğuyor. Zaten bir önceki yani 2004 deki seçimlerde de görüldü ki din unsurunu hep kullanan Bush, kendini protestan olarak tanımlayan kesimdem oranlama olarak iki oy alırken, o donemin Demokrat adayı Jon Kerry 1 oy almış.

Bu dezavantajlı durumdan kurtulmanın yollarını arayan demokratlar içinde bazı sesler yükseliyor ve diyor ki “Kardesim, neden bizim adaylarımız da halka giderken inanç üzerinden politika yapmıyor ve onların gönlünü fethedecek konuşmalar yapmıyor. Eğer dini kullanırsak daha fazla insanı kendimize çekmiş oluruz.”

Yine yapılan bazı seçim anketlerine bakılırsa, Demoratların din endişesinde pek de haksız sayılmadıkları görülür. Gallup’un daha yakın zamada yaptırdığı bir ankete göre, Amerikan halkının yüzde 95’i siyah başkan adayına , yüzde 88’i kadın başkan adayına, yüzde 55’i gay başkan adayına oy oy vermeye hazır olduğunu söylerken, örneğin ateiste, yani dine inanmayan bir başkan adayına oy verebilme konusunda çok temkinliler. Ateiste itimatlari düşük. Bu nedenle Amerikalıları’ın sadece yüzde 45’i ateist başkan adayı için oy kullanabileceğini söylüyor.

İşte tüm bu nedenlerden dolayı , seçim yarışında koşturan adayların hepsi biliyordu ki din lehine agızlarından çıkacak küçücük sözcükler bile, binlerce Amerikalı’yı kalbinden vuracak. Fakat kimse de Demokratlarin işi biraz abartı noktasına taşıyıp, bu kadar sofulasacağıni tahmin edememişti.

Birbirlerinin konuşmasına baktıkça şevke gelip bu kez yeni yaptıkları her konuşmada din dozajını daha da arttıran özellikle Cumhuriyetçi adayların en son geldikleri nokta ise şu: Din neredeyse ülkedeki diğer bütün hayatı öneme sahip meseleler kadar önemli ve onlarla ilişkili.

Demokratların yakışıklı başkan aday adayı olan John Edwards, ”Bugün Allah’ın elleri benim yaşamımda olduğu gibi gezegendeki bütün öteki insanların yaşamının her aşamasında olanlarla... ” diyor. Hilary Clinton ise kendisinin inançla yoğrulduğunu ve bunun da Ona düşündüklerini yapabime gücü ve şevki verdiğini anlatıyor seçmenlerine.

Obama ise Demokrat adaylar içinde inanç faktörünü en iyi kullananı. O da ”inancın rehberligi insanı guclü kılar” diyor.

Tabii din ögesini kampanyalarına katmayı yeni yeni öğrenen Demokratlar, bu konuda Cumhuriyetcilerin eline su bile dökemezler. Çünkü Cumhuriyetçi adaylar gitikleri her mahallede, köyde, kasabada Tanrı ve peygamberin isimlerini dillerinden düsürmüyor ve inanç konusunda uzun ve etkileyici konuşmalar yapıyorlar. Din unsuru sadece onların konuşmlarına renk katmakla kalmıyor, hazırlanan reklam filmlerinde de kullanılıyor.

Iowa eyaletindeki seçimleri kazanan Cumhuriyetçi aday ve eski Arkansas valisi olan Mike Huckabee bir reklamda kendisini “Hristiyan lider” olarak tanımlıyor ve ekliyor: “ Dini inaç sadece beni etkilemekle kalmıyor, beni ben yapıyor”. Dini bir bayram olan Christmas döneminde ise kırmızi gömleğini giymiş ve seçmenlerden fani olan politik sorunları bir kenara bırakmalarını isteyerek, “Gelin Christmas ve isa’dan bahsedelim” demisti.

Nitekim Huckabee dini nutuklarının geriye dönüşünü alıyor, GALLUP’un araştırmasına göre aşırı dinci Amerikalıların yüzde 27 si O’nu destekliyor ( John Mc Cain %11, Rudy Giuliani %14, Mitt Romney %10, Fred Thompsonise oranında destekleniyor %23.

Dün Michigan eyaletindeki seçimi kazanan bir diger Cumhuriteci aday Mitt Romney’in ise bu konuda Huckabee’den fazlası var eksiği yok. Tek şansızlığı ise azınlıkta olan Mormon mezhebınden gelmesı (Zaten koyu bir Mormon). Romney, Iowa da yaptığı konuşmada, “Amerika farklı inanışların bir araya geldiği dini bir bütündür. İnanıyoruz ki herkes Tanrı’nın çocuğudur ve özgürlük bize Tanrı’dan gelmiştir, bizim anayasamız manevi ve dini değerlere sahip olan insanlar tarafından yapıldı, bu nedenle özgürlük için din şarttır” gibi uzun uzun vaazlar vermişti.

Dini bu şekilde siyasetin bir aracı olarak kullanmak, bu adaylar için şimdilik verimli bir strateji olabilir, ancak bu stretejinin, sıyasetcıler ve secmenler arasında tehlikeli ve fantastik bir pin-pon oyununa dönüşme ve laik Amerikan toplumunu tehdit etme riski de var. Top, gittiği yönden büyüyerek geri dönecek ve geldiği yerden büyüyerek tekrar geri gidecektir. Oyun uzadıkça da top iyice büyüyecek ve oyuncusuna zarar verecek bir silaha dönüşecektir.

1 yorum:

  1. Din, sıradan insanlar tarafından doğru, zeki insanlar tarafından sahte, liderler tarafından kullanışlı kabul edilir. - Seneca (MÖ 4-MS 65)

    2000 yıldır hala Seneca'nın bıraktığı yerde otluyorlar :-)

    YanıtlaSil

#navbar-iframe { height: 0px; }