11 Ocak 2008 Cuma

Amerikan Ateistlerinin dincilerle savaşı

Hıdır Geviş/New York

Amerika’da dini grupların her geçen gün örgütlenip güç kazanması, ateistler ve agnostikleri de örgutlenmeye itti. Laiklerin cephesinde yer alan bu yeni kesim,cinsel eğitimden, din okullarına yapılan yardıma, kürtajdan mahalle baskısına kadar her konuda dini kesimle çatısma içine giriyor. Nufusun yüzde 2' sinin ateist, yüzde 4’ünün ise agnostik olduğu Amerika'daki tek açık ateist kongre üyesi olan Pete Stark , sayıları 50 olduğu tahmin edilen ve ateist olupda kendilerini gizleyen kongre üyelerini de mücadeleye çagırıyor.

Bu ülkeye taşındığımdan beri kiminle tanışsam bir kaç yumuşak geçiş sorusunun ardından, müslüman olup olmadığımı öğrenmek istiyor. Buranın eskilerine göre, Amerikan halkı, 11 Eylül saldırısının ardından bu tür sorular sormayı adet edindi.

“Müslüman mısın?” sorusunu cevaplamak öyle zor ki; dinle arasına ciddi bir mesafe koymus biri olarak “müslümanım’ desem, kendi kendimi inkar etmiş olacağım. Değilim desem sanki geldiğim yeri inkar etmiş gibi olacağım.

Ama artık eskisi gibi takmıyor, mantıklı bir açıklama yapmaya çalışmıyorum. Cevaplarım moduma göre değişiyor. Eğer tanıştığım insanın benden nefret etmesinde hiç bir sakınca görmüyorsam bu soruya iki şekilde cevap veriyorum: “El Kaide’nin Guantanamo’dan kaçan bir üyesiyim, ya da corabimin rengini de merak ediyor musunuz?” Hemen ardından da sevimsiz sevimsiz sırıtıyorum. Ama yok eğer o an normal halimdeysem, “Musluman bir aileden geliyorum. Son 10 yildir Zerdüştüm, atese tapıyorum. Peki sen? Sen hala annenin dinini mi takib ediyorsun.” deyip geçiyorum.

Geçen yılın başında iş başı yaptığım finans şirketinde Anthony hariç hiç kimse bana “müsluman mısın?” sorusunu sormadı. Büyük bir kuruluşta çalışıyorsanız ve biriyle çok icli dışlı değilseniz bu tür sorular sormak tehlikeli zaten. Çünkü hemen İnsan Kaynakları departmanına gider ve “Bu şahıs kişisel sorular sormak yoluyla beni taciz etti” diyebilirsiniz. İste O gun o soruyu size soran şahsın o sirketteki son günü olabilir. Bu arada bir parantez açıp süyleyeyim. Türkiye’deki şirketlerin HR (Huma Resource-İnsan Kaynakları) departmanları muhasebe departmanı olmaktan çıkıp bu tür ince noktalara da yoğunlasmalılar.

Peki Anthony’yi HR‘a bildirdim mi? Tabi ki hayır. Anthony şirin bir genc. New York Üniversitesi mezunu, finans okumuş aynı zamanda çok da iyi bir bilgisayar programcısı. Iyi işler çıkarıyor. İnsanın yaşı geçtikce gençleri çocuk gibi görüyor. Bu nedenle henüz ögrenme çağındaki birine kötü bir şok yaşatmak istemem.

Anthony, tam karşımda oturuyor ve ne zaman fırsat bulsa bana dinle ilgili sorular soruyor. Katolik-İtalyan asıllı bir aileden geliyor. O’nun kafasındaki müslüman klişesinden farklı olduğum besbelli. Bu nedenle beni kurcalayıp duruyor.

Yetmiyor “dışarıda bulusup konusalım” teklifleri getiriyor. Her defasinda bir bahane buluyorum, ama geçenlerde bahanesiz kaldım ve “tamam” dedim. 39 yaşında bir adam olarak 23 yaşında bir gençle dışarıda başbaşa gözükmek istemem doğrusu. Direnmelerim bu yüzdendi.

Neyse, beni ilginc bir yere götürecekmiş. Gittik. 1854 yılından beri hiç kapanmadan faaliyet göstermis Amerika’nın en eski barı: McSorley (Manhattan'in dogu kesiminde, 7. sokak uzerinde (2 ve 3. caddeler arasinda)2004 yılında 150. Yıldonümleri’ni kutlamışlar. İçersi yer yer eskici dükkanı, yer yer kötü bir antikacı dükkanı gibi; geçmişten birike birike kalmış tuzluklar, resimler, dolaplar, fotoğraflar, hatta tozlar bile. Bu bir İrlandali barı ve kendi biralarını da kendileri yapıyorlar. Bira sudan ucuz: iki birayı 4.5 dolara içebiliyorsunuz. Siyah biralari fena değil. Söylendigine göre bir çok tarihsel figur buraya uğrarmış, hatta Abraham Lincoln, ABD’ye başkan olmadan onceki döneminde burada demlenirmis. Barın ilginç prensipleri de olmuş: 1970’lere kadar kadınlar içeri alınmıyormus. (Acaba burası o zamanlar adi konmamis bir gay barmıydı? Hakkinda “gay” soylentileri cikarilan Lincoln de buraya takıldığına gore… ) 1990 yılına kadar birahanede kadın tuvaleti bile yokmuş. Bu mekanda, diğer barların tam tersine, bira içmeyi kesip sadece poponuzu koydugunuz sandalyeyi ısıtmaya başlarsanız, dışarı atılabilirsiniz. Çalısanlar biraz kaba saba.

Biraları Anthony aldı. Benim için bu bir tehlike işareti. Demek ki O çok konuşacak ben çok dinleyeceğim. Nitekim de öyle oldu. İçtikce sanki çene kemikleri yağlandı daha iyi işler oldu, sesi açıldı ve eskisinden daha konuşkan oldu. Bir yandan içtik-bir yandan din üzerine konustuk.

Aramızdaki diyalogları burada replika edersem bu yazı yazi dizisine donusebilir. İyisi mi sadece Anthony’nin düşüncelerini özetleyeyim. Çocuk ateizme merak salmış . O’na gore nasıl ülkedeki Hristiyanlar Müslümanlar, Budistler, Museviler örgütleniyorsa, Ateistler de örgütlenmeli. Nasıl bu gruplar, insanları kendi doğruları yönünde etkilemeye çalışıyorsa, atesistler de yüzyıllık utangaçlığı ve bastırılmış suçluluk hissini bir tarafa bırakıp, dine karşı mücadele etmeli. O’na göre budizm gibi en barışcıl gözüken dinler bile ellerine güç geçirdiklerinde dogmatik ve baskıcı bir organizasyona kolaylıkla dönüşebilir. İşte bu nedenle bitirdigi üniversitenin “Atheist, agnostik ve özgür düşünceliler” adlı kulübüne (nyu.edu/clubs/atheists) destek oluyor. Bunun yanı sıra atheist ittifakı adlı bir organizasyonla (atheistalliance.org) ilişkileri var. secular.org adli internet sitesini surekli takib ediyor. Benim de onlara katılmamı istiyor. Elbette hiç bir konuda unumu eleyip eleğimi asmış değilim ama yinede “Ih” dedim , geçtim.

Amerikan nüfusunun yüzde 2 sinin ateist, yüzde 4’ünün ise agnostik olduğunu Anthony’den ögrendim.

Ben de O’na kendi ülkemin laik olduğunu ve bunun nasıl işlediğini anlatmaya çalıştım. Ama bana biraz şüpheyle baktı, “Ne oldu, neden öyle bakıyorsun?” deyince de açtı ağzını: “Eğer ülkenizde bütün bir halktan vergi toplanıyor ve bu vergilerlerden bir bütçe ayrılarak sadece sunni müslümanların dinsel gereksinimlerine yardım ediliyorsa bu nasıl laiklik?” Bu soruya cevabim şu oldu: “Yeni iktidar, öteki mezheplere de örneğin Aleviler’e de yardım edecek” Anthony ille de tartışmak istiyor ya devam etti, “Peki ülkenizde hiç mi Hıristiyan yok, hiç mi Musevi yok, onların durumu ne olacak.? Onların dini gereksinimleri için neden yardım yapılmıyor? Demek ki devletiniz bütün dini gruplara eşit davranmiyor”

O’na hak versemde “Sen haklısın” deyip ülkemi küçük düşürmek istemedim. O’nun yerine daha politik bir cevap verdim. “Hükumetimiz zannedersem bu konuda da bir şeyler yapmaya çalışıyor.” Anthony yine durmadı: “Peki dinsiz olanlar yani Ateistlerin ve Agnostiklerin payı? O halde devletiniz onlara da yardım etmeli. Ya da durumu telafi etmek için onlara özel bir vergi indirimi yapmalı. İlkenizde dine inanmayan ama vergi veren insanlar yok mu? ”. Ne demeliydim ben simdi bu cocuğa, “Haklısın” dedim artık, sırf meseleyi noktalamak için. Ancak Anthony’de tartışacak o kadar çok fikir var ki durmuyor, konuşuyor, “Yok hayır, devlet hiç bir dini gruba yardım etmemeli. Bu devletin işi değil. Devlet çalışanlarının dini inancı olabilir ama devletin dini olmaz. Devlet dinsiz yani ateist bir organizasyondur. Bu nedenle hiç bir dini gruba yardım etmememeli.”

Amerika’da da laik ve ateistlerin olusturduğu cepheyle dinciler arasında ciddi bir çatışma var. İste Athony ile aramızdaki diyalogdan çıkardığım sonuçlar. Bakın bakalım Amerika’da çatışma ne düzeyde ve nasıl yaşanıyor.

*Laikler ve ateistler, Christmas döneminde, insanların birbirine dini bir anlam içeren “Marry Christmas” demek yerine “Happ Holiday” (İyi tatiller) demelerini öneriyor. Çünkü her gördüğüne Marry Christmas demek herkesi Hristiyan kefesine koymak demek. Oysa bu ülkede başka dine mensup insanlar ve ayrıca dinsizler de var.

*Amerikan Kongresinin 50 üyesinin gizli ateist olduğu tahmin ediliyor. Kongrenin tek açık ateisti olan Pete Stark, gizli ateistleri saklandıklari dolaptan çıkmaya cağırıyor.

*Dinciler kürtajin yasaklanmasını isterken ateistler ve laikler buna karşı geliyor.

*Bush yönetimi dini okullara ödenek ayırırken, laik ve ateistler bu ödeneklerin derhal kesilmesi yönünde mücadele veriyorlar.

*Laikler ve ateistler okulardaki cinsel eğitim derslerinde evlilik öncesi cinsel perhizin ögütlenmesine karşı cıkıyor.

*Devletin sosyal hayatta, okullarda ve orduda ateistlere karşı psikolojik baskıları önlemek için yasal tedbirler alınması isteniyor.

Hmmm! Bu ağır bar muhabbetinin ardından, kafam allak-bullak olmuştu. Anthony’nin konuşmalarındaki alkol oranı sanki daha fazla gibiydi. “Anthony! dur ne olur, ben bardan iki bira alip geleyim de şöyle kendimize gelelim lütfen” dedim ve kalktım yerimden.

Mini sözlük: Atheizm: Ateizim bir din değil. Sadece Tanrı’nin varlığına inanmamak. Agnostisizim: Bu düşünceye göre Tanrı’nın varlığı ya da yokluğu şu an için bilinemez.

Hıdır Geviş/ showtv.net

2 yorum:

  1. "Büyük bir kuruluşta çalışıyorsanız ve biriyle çok icli dışlı değilseniz bu tür sorular sormak tehlikeli zaten. Çünkü hemen İnsan Kaynakları departmanına gider ve “Bu şahıs kişisel sorular sormak yoluyla beni taciz etti” diyebilirsiniz. İste O gun o soruyu size soran şahsın o sirketteki son günü olabilir. "

    Budur :))
    Kötümser olmayalım ama değil mi,bugün Türkiye'de uygulansa aynı sistem çalıştıracak kimseyi bulamazlar bu kurala riayet eden! O sebeple yoktur aynı kaide ve birimler...

    YanıtlaSil
  2. merhaba hidir bey sizin amerikda anthony bey ateisilik le alaki dinlerle alakali kounuzu okudum,ben ersan fra,sda yasiyorum 1973 ten beri ,ilk olararak sunu ifade etmek isterim amerika olsun veya avrupa olsun biz turk milletine ve devletimize insan haklari ve demokrtik ders vermek icin cok hatili pozisyonlaralar cunki ilk once kendileri yapmiyorlar ki turkiyeden istiyorlar.Ayni zamanda turk kultur derneginde sekretetim 1990 dan bu yana kadar belediyeden bir arsa veya bir bina istedik hizmetlerimizi guzel sekilde yapabilmek icin sadec yer icin ruhsat butun maddi yardimlar kendilmize ait hicbir maddi beklenti ve vergiden muaf olmak icin bir istegimiz olmadi ve henuz bir yer vermiyorlar ve gosteremiyorlar.Su an turkiyede hiristiyanlar olsun katholik olsun protestan olsunmusevi olsun hepsinin guzel yerlerde istedigi sekilde kliseleri synagoglar vs.. ibadethanleri var var var.....;bunlar kalkmislar bize medeniyet insan haklari adaletten bahsederler kendileri adaletsizlik yaparken tek hedefleri onlarin inandigi ateislige hiristiyanliga onlarla beraber hiristiyon olmak o zaman sizi severler.Cunki fransa her nekadr laik ulke olsada kliselere degisik yollardan maddi yardimlar gidiyor.Bizim dinimiz tek dindir hak yoludur dogru ve guzellikle dolu ve kolaylik yoludur ve adalet yoludurama malesef bazi sahte yalanci muslumanlar yuzunden islamiyetle bilgisi olmayan musluman dusmani oluyor,medyaya inanarak.Isterseniz bir misal vererek son vermek isterim istanbulun fethinden sonra 1453 fatih sultan mehmet bizansli halka hitap ederek sizlere hicbir zarar gelmeyecek sacinizin teline zarar verilmeyecek dininzi rahat yasayabilceksiniz hicbir baski yok ,cocuklara kadinlara savasta hicbir zaman ellenmedi : ama bakin simdi dunyaya saray bosna couklar hamile kadinlar yaslilra ne kadar buyuk kotulukler yaptilar irakta amerikan askerlerini yaptiklari cezayir savasinda fransizlarin yaptiklari vss......saymakla bitmez bu insanlarda tek inandiklari adalet para baska bir sey degil medeniyet insan haklariymis ahlak edep diyehicbirsey yok bunlarda ; iki yuzlu gallaes insanlar bunlar icinde yasiyorum ve tanigim.
    Sizlere saygilarimla hosca kalin sizi uzduysem ozur dilerim; haa aklima gelmisti karsidaki insana saygim sonsuzdur keske antony beyle bira icmeseydiniz cunki biliyorsunuz ki islamda alokol haram degilse o insanlarda, bizim bir farkimiz olmaz. TESEKURLER SAYGILARIMLA

    YanıtlaSil

#navbar-iframe { height: 0px; }