Amerikan ordusunda 2015 yılına kadar askeri kara ve hava araçlarının önemli bir bölümünün robotlaştırılması hedefleniyor. Eğer 127 milyar dolarlık bu proje planlandığı gibi giderse, gelecekte New York’daki bir ofisten Bagdat’daki bir Iraklı’yı vurmak bile mümkün olacak.
Hıdır Geviş/ New York
Bazen Cumaları iş çıkışında bir sokak ötedeki Stone sokağına gidiyoruz. Burada birbirine yakın bir kaç bar-lokanta var. Wall Street’deki (aslında bu bölge resmi olarak Financial District olarak anılıyor. Wall Street ise kısa boylu bir sokak. Bu sokağın Broadway’den başlayan ucunun Nassau sokağıyla kesiştiği yerde ise New York Borsa binasi yer alıyor). Finans sirketlerinin mesken tutuğu uzun ve mimari güzellikten yoksun binaların arasında sıkışmış kalmış kırmızı kiremitli az katlı binaların olduğu nadir bir sokak burası. Ofise yakın. Bu nedenle orayı seçiyoruz. Yoksa başka bir özellikği yok. Ama yaz akşamları güzel oluyor. İstanbul’un Çicek Pasaji nda olduğu gibi sokağa masalar atılıyor, keyifli.
Dışarıya böyle aşiret halinde çıkınca garsona baştan söylüyorum: “Benim hesap pusulamı ayrı hazırlayın lütfen”. Ne yediğimi-içtiğimi bileyim ki ona göre ödeyeyim. Ortak hesap ödemekten hoşlanmıyorum. Çünkü ne başkasının yediklerini ödemeyi seviyorum ne de kendi yediklerimi başkasına ödetmek.
Ian, kendisine Japon birası sipariş etti. Bu bira markasının adı Hitachino Nest. Hiç duymamıştim. Ben de denemek istedim ve bi tane de kendim için rica ettim. Ekşimsi güzel bir bira. Tadı çok farklı.
Kafalar hafif kıyak olunca milletin dili de çüzülüveriyor tabii, insanlar daha rahat sohbet ediyor, zihinlerin karanlık depolarında istiflenmiş pek çok şey böyle anlarda ortaya çıkıyor.
Masadakiler, ileride hayalini kurdukları projelerden bahsetmeye başladılar. Ben wallstreetpioneers.com adlı web sitemde nasıl Amerika’daki blog yazarlarını bir araya getirmek istediğimden sözettim. İstanbul’da yaşayan ve tanıdığım en yetenekli IT’ci olan UMUT KATIRCI’nın da bu konuda bana gönüllü destek olacağını anlattım.
Konusmaya IT (Information Technology-Bilişim Teknolojisi) lafı karışınca, bizim şirketin IT departmanın şeflerinden biri atılıverdi. O’nun da bir planı varmış ama önce Pentagon’a elindeki projesini kabul ettirmesi gerekiyormuş. Manhattan daki gökdelenlerin birinde (mümkünse en son katta) 100 kişinin çalışabileceği genişlikte bir ofis kiralamayı hayal ediyor. İşe aldığı insanlar ise 17 yaşının üzerinde olmayacakmış. Bu gençler bilgisayar oyunlarını çok iyi oynayan, bilgisayardan çok iyi anlayan insanlar arasından seçilecekmiş. Elemanlar sabah içe gelecek, savasacak, sonra işi gececilere devredip eve geri dönecek, sabah gelip gececilerden içi devralıp tekrar işe devam edecekler.
Bizde jeton düşmedi. “Nasıl yani, savaşmak mı?” dedik hep bir ağızdan. Anlatmaya devam etti. Örneğin Amerika o yıl Irak ile savaş halindeyse Irak’daki düşmanla ( o her kimse) bilgisayarlar aracılığıyla savaşılacak. Savaşcılar ise bu genç elemanlar olacak. Hatta savaşırken öğlen arası yemek molası bile verebilcekler. Ofislerinde koltuklarında oturup Bagdat’daki ayaklanmacıları öldürürken, kahvelerini içebilecekler. Bizim IT’ci adam, bu gençlerin Irak’daki Robot orduyu buradan yani New York’dan idare etmelerini sağlayacak bir şirket kurmayı hayal ediyor. Her bir eleman ayrı bir robot askeri kumanda edecek. Böylece 100 kişilik bir robot ordu 24 saat hiç durmaksızın Irak’ın sağı benim solu senin avlanıp duracaklar.
Duyduklarım karşısında rengim attı. Diğerleri de buz kesmişti. İş arkadaşımızın hayali bizde hayal kırıklığı yarattı. Adam oldurme business’i…
Benim ki de saflık aslında. Neden şaşırıyorum hala bilmiyorum. Kendini savunma maksadıyla çıkarılan bütün savaşların sebebi para ve çıkar değil mi.
Her sey iyi tamam. Aferin bilimadamlarına neler icat ediyorlar. Bu buluşlar sadece savaş meydanlarında değil, gündelik hayattaki ihtiyaçlarımızın giderilmesi içinde kullanılacak elbet. Ama her şey insanı öldürmek için yapılıyor ya bu korkunç. Bitin bu araştıma gelistirmelerin,yatırılan onca paralar, ileride daha görecegimiz cok savaslar olacagı anlamına geliyor. Çünkü bu aletler gelecegin savaslari için hazırlanıyor. Haliyle bazı akıl-fikir-vicdan sahibi insanlar soruyor. “Bu robotlara nasıl güvenecekseniz, ya hata yaparlarsa, ya yanlış insanları vururlarsa, ya sivilleri tararlarsa, o zaman kim suçlanacak, robotlar mı, onu kumanda edenler mi, üretenler şirket mi, ordu mu, kim?
Amerikan Savunma Bakanlıgı’nın robot silahlar projesini üzerinde çalışan bilimadamı Ron Arkin, askerler arasında bir anket yaptırmış. Çıkan sonuclar insana, kafayı yemiş askerlerdense, ruhsuz robotları tercih ettirecek türden. Çünkü askerlerin yüzde 10’u savaş zamanında zaten sivilere zarar veriyor, onların malını mülkünü yakıp yıkıyor. Bunun yanı sıra askerlerin 47’si sivillere saygılı ve onurlu muamele edilmesine karşı çıkıyor. Bundan da şu mana çıkıyor: Ruhsuz robotun istemeden yapacağı hatalar askerlerin bilerek yapacağı hatalar karşısında solda sıfır kalabilir. hidirgevis@yahoo.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder