3 Ocak 2008 Perşembe

TARAF GAZETESİ YAZARI HIDIR GEVİŞ YAZILARINDAN SEÇMELER: Ben Evlenmeyecegim Anne!!!!

Küçümseniyor, ayrımcılığa uğruyor, acınacak ve kimsesiz insanlar olarak bakılıyorlar. Ancak herkes onları evlendirmeye çalışırken, büyük şehirlere sığınan bekarlar, sultanlıklarını yaşıyor. 18 yaşın üzerinde 90 milyon bekarın yaşadıgı Amerika da bekarlar evlilerin düzenine nasıl savaş açtı…

Hıdır Geviş-New York

Brezilyalı arkadaşım Rosangela ile buluşup bir kahve içtik. Haftasonu erkek arkadaşı ile sinemaya gitmişler. Filmi izlerken,cocuk çantasından iki minyatür şarap şişesi, iki de kağıt bardak çıkarmış.Şarapları etraftakilerin görmeyeceği şekilde güzelce bardaklara doldurmuş. Sonra da özel bir dükkandan alınan homemade (ev yapımı) çikolataları çıkarmış. Ardından ikisi birlikte şaraplarını yudumlayıp çikolatalarını yiyerek fimi izlemeye devam etmişler.

Bu tatlı sürpriz karşısında çok etkilenen Rosengela’nın o günkü bütün negatif enerjisi üzerinden sökülüp gitmiş.

Ben Rosangela’yı tanıyalı daha 6 ay oluyor. Çok eğlenceli kıpır kıpır bir kız. Bir reklam şirketinde grafiker olarak çalışıyor. O’na sinemada şarap ikram eden sevgilisi ise Macar asıllı bir Amerikalı, 3 yıldır beraberler. Çok güzel bir ilişkileri var. Aynı mahallede ama ayrı evlerde oturuyorlar. Birbirlerine karşı olan sevgileri hiç azalmıyor her geçen gün artıyor. Hergün buluşmak zorunda değiller. Her şeyi birlikte yapmak zorunda da değiller. Ortak arkadaşları olduğu gibi farklı arkadaşlara da sahipler. Ama sık sık görüşüyorlar. Birbirlerinin yardmına koşuyorlar. Birlikte seyahatlere çıkıyorlar. İmrendirici bir ilişki yaratmış bu iki genç insan.

Ancak Rosengela bir dertten muzdarip: Ailesinden, Özellikle de annesinden. Ailesi Brezilya’da yaşıyor. Kızcağaz ne zaman ülkesine telefon etse annesinin ilk söylediği şey, ”Ne oldu Rosangela! Ne zaman evleniyorsun?” oluyor. Rosengela bekar haliyle mutlu olduğunu, bu mutluluğunu evlenerek bozmaktan korktuğunu söylese de hiç bir şey farketmiyor. Annesi O’nun çocuk doğurmasını istiyor, ” Yaşın geçiyor kızım” diyor. Rosengela “anne ileride bir çocuk, belki bir kaç çocuk evlat edinirim, meraklanma” deyince, anne iyice çılgına dönüyor.

Rosangela’ya benim de aynı dertten muzdarip olduğumu itiraf ettim. Anneler galiba bekar çocuklarına biraz acıyor. Onların zavallı olduklarını ve ileride bir odanın içinde kimsesiz-yardımsız ölüp gideceklerini düşünüyorlar. Aslında bu günümüz koşullarıyla hiç bağdaşmayan bir eski çag korkusu.

Ailelerin anlamadıkları nokta ise şu: Sevgilisi olan bekarlar da sevgilisi olmayan bekarlar da kendilerine gayet güzel, mutlu, saygın ve onurlu bir hayat kurabiliyorlar. Gençler artık erken yaşlardan itibaren ekonomik bağımsızlıklarını kazanıyorlar. Yaşadıkları evlerdeki teknolojik imkanlar (bulaşık makinası, çamaşır makinası) ve hazır yiyecekler onların kendilerine yeter hale gelmesini kolaylaştırıyor. İşleri nedeniyle edindikleri sosyal güvenlik haklari ise bekarları, ileride hastalandiklarında ya da yaşlandıklarında başkalarının yardımına muhtaç olacak hale getirmiyor: Yani, ne dırdırlanarak yardım eden bir kocanın, ne suratını ekşiten bir gelinin, ne de yaptığını zorla yapan bir torunun yardımına tenezzul etmeyebilirler.

Anne babaların endişelerini besleyen diğer bir neden ise bekarlığın toplumdaki negatif imajıyla ilgili. Bekar kızlar sürekli erkek peşinde koşan, güvenilmez, kurnaz, tehlikeli, bekar erkekler ise elin karısına kızına göz diken, barda pavyonda,vaktini ve parasını çar çur eden seks manyakları olarak algılanıyor. Sadece bu da değil. Eger bir erkek evlenmiyorsa “bu çocukta bir sorun mu var, ne iş kardeşim” gibi kaba ve paranoyakça bir yargılamaya da tabii tutuluyorlar.

Bütün bunlar yine geçmişten gelen ve bugün hiç de doğruluğu olamayan bir eskicağ bekarlık miti (ya da imaji). Bekar evlat sahibi aileler, biraz da bu negatif imajin omuzlarına koyduğu yük nedeniyle çocuklarını bir an önce evlendirmek için seferber oluyor. Kendi yüklerini hafifletmek için gençlerin yasamını haksızca edite etmeye çalışıyorlar.

Bekarlar mı mutlu evliler mi gibi ahmakça bir kıyaslamaya gitmeyeceğim. Ancak günümüzde bekarların nüfusu hızla artmasına rağmen hala toplum içinde onlara üvey evlat muamelesi yapıldıği (bir çeşit ayrımcılık) önemli bir gerçek. Onlar sadece aileleri tarafından “evlen” baskısıyla taciz edilmiyorlar, beri yandan toplumda ikinci sınıf insan muamelesi de görüyorlar.

Peki bekarlar ne yapıyor? Bütün bunlara kulak mı tıkıyor, yoksa bir süre sonra toplum baskısı karşında pes mi ediyorlar. Her ikiside de değil. Onlar ne kulak tıkıyor ne de topluma boyun eğiyorlar. Amerikalı bekarlar seslerini yükseltip yeter artık diyorlar. Örneğin unmarriedamerica.org adlı internet sitesi onların seslerini dile getiren ve hukuki haklarının kazanılması için çaba gösteren bir internet sitesi.

Bugün Amerika’da 18 ve bu yaşın üzerindeki yetişkinlerin yüzde 41’i bekar. Yani toplam sayıları 90 milyon (bu rakkama kadın ve erkek dullar, bekar anneler, bekar babalar ve birlikte yaşayanlar da dahil) kadar.

Bekarların bugün uğruna savaştiğı asıl nokta ise toplum ve devlet katında yaşadıkları ayrımcılığı ortadan kaldırmak. Pek çok iş yerinde evlilere bekarlardan daha fazla sosyal haklar veriliyor. Maaş konusunda bile öyle. Eğer bekarsaniz daha düşük ücret teklif edilebiliyor. İşten atılmalarda ilk bekarlardan başlanıyor. Yine evli ve çocuklu olanlara vergiden indirim yapılıyor. Dolayısıyla bekarsaniz daha fazla vergi ödüyorsunuz.

Öte yandan bir başka savaşım ise beraber yaşayan nikahsız çiflerin evlilerle aynı hakları elde etmesi uğruna yaşanıyor. Bu konuda önemli bir ilerleme de sağlanmış durumda. Örneğin Kentucky Universitesi, çalıştırdığı elemanların, birlikte yaşadıkları sevgililerinin de üniversitesnin sunduğu saglık sigortası gibi haklardan yararlanmasına imkan tanıyor.

Bu tür olumlu gelişmeler, bekarlık kurumunun bir kültür olarak her geçen gün kendini biraz daha kabul ettirdiği anlamına geliyor. Artık kendi şarkıcılarını bile yaratıyorlar. Örneğin 83 doğumlu İngiliz şarkıcı Natasha Bedingfield, Amerika turunda bekarlar için “Single” adlı özel bir şarkı yaptı (şarkının klibini youtube’dan izleyebilirsiniz). Kendisi de bekar olan bu pop şarkcısı,sırf bekarların bekar oldukları için kendilerini daha iyi hissetmelerini istediğini ve bu nedenle bu şarkıyı yaptığını açıklamıştı. Yine tek başlarına ev almaya gücü yetmeyen ancak sevgili olmasalar dahi bir arkadaşlarıyla birlikte ev satın alan bekarların sayısı artıyor. Aynı şekilde şirketler artık bekarları daha ciddiye alıyor ve reklam kampanyalarını ona göre hazırlıyorlar. Siyaset alanında da aynı yönelim söz konusu. 2008 seçimleri için siyasi parti adaylarının yürürttükleri seçim kampanyalarında bekar seçmenlerin etkisini görmemek mümkün değil.

Öte yandan bekarlara kucak açan şehirler daha çok büyük şehirler. Örneğin Manhattan da ev sahipleri evli çocuklu çiflerdense bekar kiraciları tercih ediyorlar. Ayrıca büyük şehirde online buluşma-tanışma vaziyetleri daha kolay. Size karışan yok eden yok. Bütçeniz yetmezse kendiniz gibi bekar birini bulur birlikte ev tutar ve kirayi bölüşebilirsiniz (ben öyle yapıyorum ), gece yaşamı çok zengin ve çeşitli, Kendiniz gibi bekar arkadaşlar bulmak kolay. Şehirde oyalanacak bir sürü şey var: müzesinden-sinemasından tutun da farklı türde etkinliklere kadar.

Bu nedenlerle benim yaşadığım şehir, yani New York bekarlar için yaşanılacak en iyi şehir sıralamasında ikinci sırada. Birinci sırada San Francisco yer alıyor. Atlanta üçüncü Chicago ise dördüncü.

Son söz olarak diyorum ki bırakın bekarları
istedikleri kadar bekar kalsınlar.
Neticede herkesin hayatı sahibine ait.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

#navbar-iframe { height: 0px; }