Hidir Geviş-New York
TARAF gazetesi
Lobiciler Demokratlardan yana oynuyor. Amerika’da her seçim döneminde olduğu gibi bu seçim döneminde de lobicilerin seçimlerin kaderine etkisi ve başkanlık adaya adaylarına yaptıkları büyük parasal yardımlar, önemli bir tartışma konusu olarak ağırlığını koruyor.
Ancak bu yılki seçimlerin öncekilerden çok ciddi bir farklılığı var: internetteki opensecrets.org (Ünlü belgeselci Michael Moore bu sitenin verilerine sık sık başvuruyor) adlı sitenin verileri dikkatli biçimde incelendiğinde bu farkı hemen görmek mümkün. Bugune kadarki seçimlerde lobiciler Cumhuriyetçiler’e verdikleri para miktarının sadece yarısını bazen yarısından da azını Demokrat adaylara bağışlarken, bu seçimlerde durum biraz tersine dönmüş görünüyor. Yani Demokratlar bu kez lobicilerden daha fazla para bağışı alıyor. Bir sektor var ki o hala Cumhuriyetçiler’e Demokratlar’a yaptığından daha fazla yardım yapmayı sürdürüyor, o da petrolcülerin ağırlıklı olduğu enerji şirketleri.
Lobiciler, Washington’daki ticaret, gıda üretimi, serbest silah kullanımı ve daha binlerce alanda hazırlanan yasal düzenlemeleri bağlı oldukları büyük şirketlerin çıkarları doğrultusunda değistirmek için çalışıyorlar. Sadece 2006 yılında lobicilerin bu iş için harcadıkları para 2.63 milyar tutarında.
Şimdi biz yine seçim kampanyası dönemlerinde siyasi parti adaylarına yapılan yardıma gelelim.
2004 seçimlerinde tüm lobicilerin hem Demokratlar’a hem de Cumhuriyetçiler’e harcadıkları toplam para 124,033,807 dolar. Bakalım bu yıl bu rakkam yerinde mi sayacak yoksa yükselecek mi? Cevabı seçimlerin bitiminden sonra öğrenme şansı bulacağız.
Peki bu aşamaya kadar gelinen durum ne? Seçim kampanyalarına en büyük para akışı finans şirketlerinden geliyor. Bu sektor, 2008 yılında Demokratlar’a 79,749,633 dolar hibe ederken, Cunhuriyetciler’e hibe ettiği para 66,274,624.dolar. Oysa aynı sektör, 2004 döneminde Demokratlar’a $140,800,184 dolar bağıslarken Cumhuriyeçiler’e daha fazlasını yani $197,855,522 dolar bağışlamıştı.
Sağlık sektöründe de aynı seyir söz konusu. 2008’de şimdiye kadar Demokratlar’a bağışlanan para 22,474,022 dolar. Cumhuriyetçiler’e harcanan para ise 18,855,053 dolar. Oysa 2004 de durum tersiydi. Demokratlar’a $48,271,419 dolarlık bir ödeme yapılmışken, Cumhuriyetçilere’e 75,397,060 dolar verilmişti.
Buna rağmen enerji lobicileri Cumhuriyetçilere olan sadakatlerini koruyorlar onlar 2004’de oldugu gibi 2008’de de Cumhuriyetçiler’e daha fazla yardım yaptılar. Bu gelişmede elbette Cumhuriyeci Bush ailesinin, petrol şirketleri ile olan içli dışlı ilişkisi önemli bir rol oynuyor.
Fakat asıl sürpriz sonuç ise savunma sektorünün tavrı. Geçen iki seçim döneminde de ağırlıklı olarak Cumhuriyetçiler’in yanında olan ve onlara daha fazla para akıtan savunma sanayisinde faaaliyet gosteren şirketlerin lobicileri, bu yıl tersine davranıp Demokratlar’a Cumhuriyetciler’den daha fazla para yardımı yaptılar.
Gerçi henüz seçimlere aylar var, dolayısıyla bu bağışta bulunma dengesinin nasıl bir iniş çikiş izleyecegi de pek belli olmaz ama son gelinen noktada lobicilerin yanında yer aldığı parti Demokrat Parti ve bu partinin Amerika’da seçimi kazanması da kuvvetle muhtemel. Çünkü bünyelerinde alanında çok yetkin uzmanları çalıştıran lobicilerin kazanmayacak ata oynaması pek beklenmiyor.
Lobicilerin tavırları konusunda bir başka şaşırtıcı degisim ise saglık şsırketlerinin Demokratlaa yaklaşımı konunda yaşandı. Daha düne kadar ilaç şirketlerinin de içinde yer aldığı büyük sağlık şirketlerinin hoşuna gitmeyecek bir politik söylem sürdüren Demokratlar, şimdi en büyük yardımı bu şirketlerden alıyorlar. Örneğin sağlık şirketlerinin 2008 seçimleri için en fazla para akıttığı kişi $2,675,147 dolarla Demokrat aday Hilary Clinton. O’nu Obama ve hemen ardından da 2,158,610 dolarlik yardımla Mitt Romney izliyor. Oysa kadere bakın ki Barak Obama daha geçen yazın başında yaptığı konuşmalarda Hillary Clinton’ı büyük şirketlerden büyük paralar almakla suçlamış ve bunun etik olmadığını idia etmişti. Gelinen noktada ise kendisinin de lobicilere karşı çark ettiği ve iştah açıcı yardımı geri çeviremediği görülüyor.
Bu arada hemen belirtmek lazım ki sektörel değil de genel olarak bakıldığında Cumhuriyetçi Mitt Romney lobicilerden en fazla yardım alan aday. Hatta Romney’in butcesinin neredeyse tümü bu şirketlerden gelen paralardan oluşuyor. Zaten Romney’in en top bir kaç danışmanı da tescilli lobiciler. O kadar icli dişlılar yani. Tabii Romney bu desteği tümüyle hakedecek bir politika izliyor ve asla cebine para sokan şirketlerin sırtını yere vermiyor. Örneğin daha bu ayın ilk haftasında New Hampsire eyaletinde bir araya gelen Cunhuriyetçi Parti’nin başkanlık aday adayları sağlık sigortası sorununu tartıştılar. Tartışma sırasında büyük ilaç şirketlerini eleştiren Joh McCaine “Neden Kanada’dan daha ucuza ilaç ithal edemiyoruz. Çünkü bu büyük şirketler izin vermiyor” dedi. Mit Romney hemen atılarak “ilaç şirketlerini hemen kötü adam yapma. Onlar bizim için iyi şeyler yapmaya çalısıyorlar” deyip para kaynaklarının sırtını sıvazladı.
Allah uzak etsin, eğer “Mitt Romney seçilirse Amerikan halkının başkanı mı olacak?”diye bir soru sorarsanız, cevabım “Yok, hayır. Amerikan şirketlerin başkanı olacak” olur.
LOBİCİLER POLİTİKACILARI SATIN ALIYOR
Amerika’da her şirketin Washington’da yani baskentte, sırf bürokratik işleri yürütmesi için özel departmanları var ve bu departmanda çalışanlara da lobiciler deniyor. Hatta lobi faaaliyetleri konusunda uzmanlaşmış bir takım taşeron şirletler de var. Bu taşeron şirketler belli alanlarda diyelim ki gida alanında uzmanlaşıyorlar ve birden fazla büyük gıda şirketinin lobi faaaliyetlerini bu gıda şirketleri adına yürütüyorlar.
Peki lobiciler gerçekten ne yapıyorlar? Amerika’da her sektör yasal düzenlemelerle dönüyor. Her gün ilacından, gıda ürününe, kimyasal maddesinden, oyuncağına kadar yüzlerce yeni ürün çıkıyor. Bütün bu yenilikler için “regulation” diye adlandırılan yeni yasal düzenlemeler gerekiyor. İşte lobicilerin görevi, bu duzenlemelerin mümkün olduğunca şirketlerin çıkarları yönünde yapılmasını sağlamak.
Örneğin kredi kartlarıyla ilgili yasal düzenlemeler tüketicilerin değil kredi kartı şirketlerinin lehine yapılmış. Bugün pek çok akademisyen, gazeteci, uzman ve halktan insanlar kredi kartı şirketlerinin hileli yöntemlerle tüketicileri soyduğu konusunda avazları çıktığı kadar bağırsalar da işe yaramıyor. Çünkü finans şirketleri çok zengin ve milyarlarca dolar harcayarak senatörleri kongre üyelerini ve diğer bürokratları satın alıyorlar. Bu satın alma elbette her zaman onların banka hesabına peşin para koyarak gerçekleşmiyor. Dolaylı yoldan yapılıyor. Örneğin seçim kampanyalarında olduğu gibi, adayların kampanyalarına büyük paralar bağışlayarak yapıyorlar. O aday başkan, belediye başkanı, vali ya da senator olunca da aldıklarını bu şirkerlere geri ödüyorlar. Peki nasıl ödüyorlar: Kanuni düzenlemeleri şirketlerin çıkarına bir biçimde hazırlayarak ödüyorlar. İşte bütün hikaye bu.
TARAF GAZETESI