Taraf gazetesindeki Pop-Up köşesinde 03.02.2013 tarihinde yayımlanan yazı
Oxford İngilizcesi konuşan, çağdaş ve geleneksel Hindistan
Leyla Alaton-İş kadını-Yeni Delhi- Hindistan
Hindistana 4. Gelisim
bu. İlk defa 20 sene evvel gelmiştim. Bu gelişimin esas amacı Christies Muzayede Evi nin VİP’leri icin
düzenlediği özel geziye katılmak içindi. Hindistan’ın Delhi kentinde 24
ülkeden yaklaşık bin sanatçının katıldığı 5. Sanat Fuarı (İndia art Fair), geçtiğimiz
Perşembe günü başladı ve bugün son buluyor. Bu vesilesiyle muhteşem bir
programa katıldım.
Dünya çapında özel koleksiyonerler, evlerini açıp koleksiyonlarını bizimle paylaştılar.
Elbette hepsi Hindistan'ın çok özel ailelerinden, çok büyük sanayici ve ekonomiye en büyük katkıyı sağlayan aileler.
Dünyadaki yeni trend zenginliği sanata, kültüre yönlendirerek hem destek vermek hem de dünya çapında ülkelerini ve sanatçılarını tanıtmak. Hakikaten de bu sefer bambaşka bir Hindistan
gördüm. Çok iyi eğitimli, Oxford İngilizcesi konuşan , bir o kadar da gelenek ve göreneklerini dışlamayan , çağdaşlaşmasını destekleyen bir topluluk.
Dünya çapında özel koleksiyonerler, evlerini açıp koleksiyonlarını bizimle paylaştılar.
Elbette hepsi Hindistan'ın çok özel ailelerinden, çok büyük sanayici ve ekonomiye en büyük katkıyı sağlayan aileler.
Dünyadaki yeni trend zenginliği sanata, kültüre yönlendirerek hem destek vermek hem de dünya çapında ülkelerini ve sanatçılarını tanıtmak. Hakikaten de bu sefer bambaşka bir Hindistan
gördüm. Çok iyi eğitimli, Oxford İngilizcesi konuşan , bir o kadar da gelenek ve göreneklerini dışlamayan , çağdaşlaşmasını destekleyen bir topluluk.
Eser: Sanatçı Subodh
Gupta’nın… Kontrol hattı adlı çalışması
Amerikan hapishanelerinde dindarlık
Ayşegül Yönet-Grafiker-Slikon vadisi-Kaliforniya
“Faith in the Big
House” (Hapishanedeki inanç) adlı belgesel filmin animasyonlarını yapmak
büyük keyifti. Ayrıca ödüllü
yönetmen Jonathan Swartz’la çalışma fırsatı bulduğum için de kendimi şanslı
hissediyorum. 2011 yılında yaptık filmi.
İnternetten satın alıp izleyebileceğiniz film, Amerika’nın çok bilinmeyen bir
yönünü göstermesi açısından ilginç ...“Faith in the Big House”, hapishanelerde
yürütülen dini programların çarpıcı bir gözlemi. Belgeselde çeşitli suçlardan Louisiana hapishanesinde yatan 6 suçlunun
gözünden, yöredeki kiliseler tarafından yürütülen dine çağırma
programlarının hayatlarına etkisini görüyoruz. Bir şov gibi hazırlanan
programların perde arkasına da şahit oluyoruz. Kendi ailelerinden kopmuş suçlular, kilise gönüllüleri tarafından
şarkılarla karşılanıyor. Tekrarlanarak mükemmelliğe ulaştırılmış konuşmalar
sonrası, küçük çocuklar tarafından yazılmış sevgi dolu mektuplar veriliyor.
Kapanış sahnesi olarak da tekrar vaftiz edilerek günahlarından arınmış hissettiriliyor.
Bir kısım suçlu aradığı yakınlığı ve içtenliği bu programlarda bulurken, diğer
bir kısım da hapishane ortamından kısa süreliğine kurtulmak, daha iyi bir suçlu
olarak gözüküp aftan faydalanmak gibi avantajların farkında… Pek göze çarpmayan
en önemli sorunsa, bu dini programların suçlulara meslek edindirme programlarının
yerini alması ve de katılımcılarının uzun vadede tekrar suç işleme oranını düşürmemesi.
Karnavala dönüşen Rugby oyunları
Süleyman Günay-Öğrenci-Wellington-Yeni Zellanda
Yeni Zelanda’nın başkenti Wellington’ın yıllık en büyük spor
etkinliği Rugby Sevens başladı. Her yıl Şubat ayının ilk haftası gerçekleşen
Sevens etkinliği bir karnaval aynı zamanda. Oynanan Rugby maçlarından ziyade
insanların giydikleri ilginç ve renkli kostümleri ve makyajlarıyla eğlenmeleri
etkinliğin asıl amacı. Maçlar başlamadan
önce şehir merkezinde yapılan eğlenceler ardından kadını-erkeği, genci-yaşlısı
kalabalık bir güruh, rengarenk kostüm ve makyajlarıyla stadyumda maçı izliyor.
Şehir merkezinde yapılan eğlencelerde etkinliğe katılanlar podyumda yürüyerek
kostümlerini sergiliyorlar ve etkinlik sonrası yılın en iyi, en ilginç kostümü
seçiliyor. Haliyle, farklı şehir ve ülkelerden gelen insanların da büyük
ilgisini çeken bu etkinlik, görsel bir şölene dönüşüyor.
Halka danışan demokrasi
Yeni Zelanda’nın sevme nedenlerimin başında, demokrasinin
sözde kalmaması ve hükümetlerin halktan kopuk hareket etmemesi geliyor... Mesela hükümet, çeşitli konularda kararlar
almadan önce gerektiğinde halkın fikrini alabiliyor.
Bu konuda çok güncel bir örnek vereyim. 2011 Christchurch
depremi sonrasında hükümet eski binaların depreme dayanıklı hale getirilmesi için
önemli çalışmalar başlattı ve bu çalışmalar hala da devam ediyor. Başkent Wellington’da tarihi
binaların depreme dayanıklı hale getirilmesi konusunda hükümet şu and bir karar
aşamasında ve karar alırken halkı da buna dahil etmeye çalışıyor. Neticede
binaların yenilenmesinde kullanılacak para halkın ödediği vergilerden geliyor.
Medyadan yapılan duyuruya göre önümüzdeki günlerde şehir merkezinde, Civic
Square isimli meydandaki Michael Fowler konser
salonunda bir forum düzenlenecek ve halkın fikri sorulacak.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder