14 Ekim 2010 Perşembe

Bir tatlı intikam almaya geldim


Kadir Tapucu’nun 90’lı yillarda söylediği Dönüşüm Muhteşem olacak adlı şarkı, modern zamanlara özgü tatlı ve kibar bir intikam yemini gibidir. Sevgisine karşılık bulamamış, aşkta yenilmiş ve hayal kırıklığına uğramış olduğu belli olan erkek sesi, duygularını şöyle dile getirir: “Bütün duvarlara adımi yazacaksın, bir sabah karşında göreceksin beni, yüreğinde anılar canlanacak… Gidişim suskun olmuştu ama dönüşüm muhteşem olacak.” Aslında benzeri bir intikam teması Yeşilçam sinemasında da sıkça işlenmişitir. Fakirliği ve kimsesizliği nedeniyle hor görülen, kadri kıymeti bilinmeyen, hatta belki de haysiyeti ayaklar altına alınan film kahramanı , sonuçta çözümü yaşadığı yeri terkedip gitmekte bulur. Amacı yıllar sonra ayrıldığı yere ya da terkettigi insanlara geri dönmek ama bambaşka biri olarak geri dönmektir. Bu dönüş öyle muhteşem olmalıdır ki herkese gerçekte kim olduğunu, sahip olduğu potansiyeli, elde ettiği başarıları, gücünü , zekasını, çalışkanlığını ve hatta güzelliğini göstermelidir. İntikam işte bu muhteşem dönüşle alınır. Nitekim bu tur bir intikam alma süreci kendini kurban olarak gören karakterin, bir çeşit adaleti yerine getirme sürecidir de. Kendi inandığı değerlerle tarttığında suçlu bulduğu ama ama düzenin değerleriyle tartıldığında suçlu görülmeyen ve cezasını bulmayan suçluları, bizzat O kendi cezalandırmıştır. Üstelik fiziki bir cezalandırma degildir bu; suçlular sadece utandırılmış ve vicdan muhasebesine itilmiştir, o kadar.
Bu tur tatlı intikamlardan birini de geçenlerde ünlu sinema yazarı Atilla Dorsay aldı, hem de gerçek hayatta… Atilla Dorsay, Adana Altınkoza Film Festivali’nde kendisine verilen Onur Ödülü’nü, düzenlenen muhteşem bir törenle alırken, “bu benim minik bir intikamım” dedi. Hemen ardından da bütün üretkenliğine, işini ciddiye alarak yapmasına, olgunluğuna ve birikimine rağmen bazı insanların haksız eleştirilerinden, özellikle de yaşı nedeniyle bu işi bir an önce birakması gerektigini soyleyemelerinden şikayet etti… Ancak Dorsay, bütün bu yorucu, kalp kırıcı, heves kaçırıcı eleştirilere rağmen yılmamış, yıkılmamış, hep aynı heyecanla çalışmaya devam etmiş, daha da iyi olmaya çalışmıştı. Nitekim Atilla bey ogün bu ödülü alarak, herkese ve bütün düşmanlarına aslında kim olduğunu, hem de ispatıyla göstermişti. Çünkü yılların film festivali, O’na oldukca prestijli bir ödül vermişti.
Peki Atilla Dorsay ‘in bu ödülü alarak biraz vicdan muhasebesine ittiği düşmanlar kimler? Düşman çok, ancak Dorsay’ı yakından tanıyanlar biliyordu ki O bu intikami özellikle bir isimden, hem de ünlü ve benim de çok sevdiğim bir kadın yazardan almıştı. Peki o yazar kimdi, sabredin lütfen, cevap yazının devamında…
Atilla beyle Altınkoza Film Festivali dönüşu Adana Havalimanı nda karşılaştık. Ogün havalimanında tam bir parti havası hakimdi. Festival boyunca konukları tanıştırmak için kokteyller, partiler ve toplantılar yapılmış ama hiç biri konukları biraraya getirme ve birbirleriyle kaynaştırma konusunda bu kadar başarılı olamamıştı. Havaalanı girişinde oyuncu Ugur Polat’la lafladık. Uğur bey, önünde en büyüğü kırmızı renkli olan valizleri ve elinde sigarasıyla yalnız başına oracıktaki bir bankta oturuyordu. Içeride beklemek yerine burada beklemeyi ve rahat rahat sigarasını tüttürmeyi yeğlemişti. Sigara dumanına daha fazla dayanamayan ben Ugur beyi oracıkta terkederek yoluma devam ettim. Güvenlikten geçip içeri girince Yeni Türkü’nün kurucularından olan yetenekli müzisyen Selim Atakan’la karşılaştık. Görebilceğiniz en kibar ve en beyfendi insanlardan biridir kendisi. Utangaç çocuklar gibi bir gözünüzün içine bakar bir yere bakar, çok da düşük bir ses tonuyla konustuğu için O’nu duymakta hayli zorlandım. Çünkü zaten sabahları havuzda bıcır bıcır yüzmekten kulaklarım tıkanmıştı. Bu nedenle zaman zaman kulaklarımı uydu anteni gibi tam Selim beyin iki dudağının karşısına konuşlandırdım. Atakan’la konuşmamız demokratlik üzerineydi. Türkiye’de bazı insanların demokratlığı bile kategorik sınırlar içine hapsetmeye çalıştığından yakınıyor Atakan. O’na göre demokrat olmak, özgürce düşünebilmek ve özgürce davranabilmekle mümkün. Sohbetin ortasında bir baktım Atllla bey… Kendisi çok mütevazı, çok arkadaş canlısıdır, herkesi sorar herkesle konuşur, sohbet eder. ÇOnu hep hatırladığım gibi yine sol gömlek cebi oldukça yüklüydü, kalem, küçük not defteri, katlanmış kağıtlar… Selim beyin de başı kalabalık, ben yerimden kalktım ve direksiyonumu Atilla beye dogru kırdım. Sohbetimiz intikam meselesine geldi tabii. Dorsay çok rahatlamış ve mutlu bir ifadeyle “Perihan Mağden’den intikamımı aldım” dedi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

#navbar-iframe { height: 0px; }